7 Mayıs 2012 Pazartesi

ŞİMDİ BAŞLIYORUZ...

2011 yılı Mayıs ayıydı sanırım.Eski iş yerimde futbol hakkında konuşurken -çok enteresandır 3 erkek mühendisin futbolla alakası yokken 2 bayan mühendis olan ben ve Gamze deli gibi futbol konuşurduk- "Allah Türk futbolunu tez zamanda Aziz Yıldırım'dan kurtarsın" demiştim. Canım Gamze "Allah korusun" demişti :) Oysa ben ölmesi için değil, futbol aleminden ayrılması için o duayı etmiştim. Sonra garip bir şekilde duam kabul oldu :) 
Adını Roma tarihinden almış olan ve kutsal aylardan biri olarak görülen Temmuz ayı belki de tarihinde hiç bu kadar çok anılmamıştı. O malum 3 Temmuz günü sabah haberlerinde şokla karşılaştık hepimiz. Bu ülkede adaletin olduğuna hiç bir zaman inanmadığım için haberlere de pek inanmadım. Doğru olma ihtimali olsa bile ne de olsa kimse küme düşmez sonunda olan Galatasaray' a olur dedim. Ardı ardına duygusallıktan dolayı çok saçma açıklamalar geldi Fenerbahçe yönetiminden ve teknik heyetinden. Ama medya ayağı her zaman çok güçlü olan kulüp, taraftarını, olayın bir "iftira ve FB' yi aşağıya çekme" çalışması olduğuna inandırmayı başardı. Fenerium inanılmaz satışlar yaptı, kombineler tükendi, stad her maç tıklım tıklım doldu. Derhal müdahale edeceğini düşündüğüm iktidar ise hamlesini son ana kadar yapmadı. UEFA' nın İstanbul' da toplanması fırsat bilindi. Türk mantığı hep "hallederiz" der. Yine aynı mantık işledi ama bu sefer "halledilemedi". Sonra alakalı alakasız her kulüp olayın içine sokuldu ki herkes kendi canına düşsün. Öyle ya cumhuriyet olan Fenerbahçe idi ve onu korumak kollamak her bireyin görevi idi. Fenerbahçe Cumhuriyeti için zaten sürünen Türk Futbolu ateşe atıldı....Hikayeyi herkes fazlasıyla biliyor zaten.Uzatmaya gerek yok...
Şimdi olayın diğer tarafına geçiyorum...Galatasaray tarafına...
Galatasaray' ın büyüklüğünü, önemini anlatmaya zaten gerek yok. O halde süreçteki Galatasaray' a bakalım. Olaylar ilk açıklandığında zaten Galatasaray kendi derdine düşmüştü. Öyle ki " iyi ki geçen sene 8. olmuşuz" bile dendi. 2010-2011 yılını 8. bitirmiş, borç içinde ve yönetim idari açıdan tarihte ilk defa ibra edilmemiş. Zaten herkes "bittik" havasında. Üstelik TOKi' nin yaptırdığı staddan dolayı taraftarın bir yandan boynu bükük. Dalga konusu olmuş kulüp çünkü. Sonra yıllardır gizli kahraman olan "ÜNAL AYSAL" çıktı ortaya. Fatih Terim' in gelişiyle ise taraftarlarda bir heyecan oldu. Ben ise şampiyon olamayız ama 3. veya 4. oluruz diye düşünüyordum. Çünkü takım "sıfır kilometre" idi. Diğer takımların oyuncuları birbirini çok iyi tanıyordu. Üstelik GS Elmander denilen "birini", bir bidon olan Melo' yu almıştı. Tüm bunlara rağmen GS benim gibi düşünen bir sürü insanı utandırdı ve 9 puan farkla lider bitirdi ligi. Sonrasında ise play off u süsleyip "süper final" diye bir pakete soktular. Eee lige heyecan lazımdı. Ancak Ali Koç' un Yıldırım Demirören' e verdiği akıl ile GS de sürecin içine çekilmeye çalışıldı. Böylece herkes kendi derdine düşecekti. Öyle de oldu. GS, bir türlü ısınamadığı stadında 7 puan bıraktı rakiplerine ve 9 puan önde bitirdiği ligin süper final ayağında 1 puan farkla son haftaya girdi. Fatih Terim ise açıklanan karar ile yaşadığı şok sonucunda bir takım açıklamalar yaptı ve 3 maç ceza aldı. Oysa ki Fatih Terim gibi tecrübeli bir adam "eyvah şampiyon olmamız istenmiyor" diye paniğe kapılmamalıydı. Evet herkes şampiyonluk son maça kalsın istiyordu ama kimse de GS sahasında 7 puan bırakacak diye ayar yapmadı. 
Şimdi gelelim GS' nin yaptığı yanlışlara...
1. GS yönetimi çözümün değil çözümsüzlüğün bir parçası oldu. Ne sunulduysa "istemezük" dedi. Oysa GS gibi köklü bir camianın çözümün tam odağında olması gerekirdi.
2. GS yönetimi yeni federasyon seçimlerinde de akılcı bir yol izleyemedi. Kuşkusuz artık futbol sadece futbol değildi. İktidar olaya el atmıştı...
3. Ligi 9 puan farkla lider bitiren GS futbol takımı ikinci maçında evinde nefes aldırmadığı FB' ye 2-1 yenildi ve bir anda fark eridi gitti. Bu yenilgide hırsına yenik düşen Fatih Terim' in rolü büyüktü.
4. Fatih Terim turnuvalara alışmış bir teknik adam. Ama bu süper final denilen turnuvayı şu ana kadar hiç iyi idare edemedi. Ne galibiyeti korumayı başarabildi ne de beraberliği. Çünkü o İmaparator' du ve kazanmalıydı.
5. Evinde 2-0 dan 2-2 berabere kaldığı Beşiktaş maçı sonrasında yönetici Ali Dürüst' ün açıklamaları her şeyi açıklıyordu. Evet Galatasaray takımı şampiyonluğa olan inancını kaybetmişti.

Bu maçın ardından PFDK cezaları açıkladı. Kulüplerle kişiler ayrılmıştı.Çünkü geçen senenin şampiyonu Şekip Mosturoğlu, Ümit Karan,Serdar Kulbilge vs. olmuştu ve paraları onlar almıştı...

Çoğu zaman FB taraftarını anlamadım. Çünkü bizim camia hiçbir zaman o kadar tutkulu sevmemişti takımını. Aynı olayı biz yaşasaydık ne o stada bir taraftar giderdi ne yönetim kalırdı ne de bir tane ürün satılırdı. GS doğal olarak küme düşme hattına gelirdi. Sevmesek de Aykut Kocaman "bu yönetim bana güvenmemiş şikeye teşebbüs etmiş veya şike yapmış" diye düşünüp gitmedi. Takımın başında kaldı. Volkan, Alex ve Emre ile şampiyonluk umutları son maça taşındı. Evet aynı şeyi GS yapsaydı ben utanırdım, bunu bize nasıl yaptılar derdim. Ama onlar demedi. Mantıksız gelse de bize kendi aralarında bunu kabul ettiler ama dışarıya karşı bir duvar ördüler. Helal olsun demekten başka bir şey düşmez bana. Yönetimi ise çok suçlu FB' nin. Taraftarını salak yerine koydu.Paralarını aldı, gönüllerini yaraladı.Ama kimin umurunda?Sezon sonunda şampiyon olursan taraftarın ağzına bir parmak bal çalarsın.Ama ya olamazsan? O zaman cemaat diye taraftarını kandırıp sonra cemaatin yaptırdığı ve senin de üstüne konduğun spor salonu, taraftarının açtırdığı pankarta yönelik olarak cemaatin gazetesine "marjinal gruplar" diye verdiğin demeç senin önüne konur.

Sözün özü şudur: ŞİMDİ BAŞLIYORUZ...