26 Ekim 2012 Cuma

BABALARINI KAYBEDEN TÜM EVLATLARA VE EVLATLARINI KAYBEDEN TÜM ANNELERE...

Bayramın birinci günü, yani dün, aldım haberini sevgili amcamın... Kurban bayramlarında sacın başına geçip eteri kavuran, sonra kendi elleriyle ekmeğin arasına doldurup "sen de aldın mı kızım?" diye herkese tek tek soran, herkesi doyurduktan sonra kendisini doyuran amcam bir kurban bayramı arefesinde hayata yumdu gözlerini... O hep neşeyle "nasılsın kızım?" diye soran adam yok artık...Geride üç evlat bir sürü yeğen, kardeş ve anne bırakarak terk etti bu dünyayı...Aslında onunki zaten hep hüzünlü bir hayattı...Sevdiği herkesten uzak geçirilmiş bir ömür...Sevdiğine sevdiğini söyleyemeden bitip giden bir ömür...Evlatları tarafından dışlanmış bir babanın ömrüydü onun tükettiği...Söylenecek çok şey var amcam için...Onu çok iyi tanıdığımdan değil yaşadıklarını çok iyi bildiğimden...Hani hayatta hep mazlumu oynayanlar haklı görülür ya amcam zalimi oynar göründüğü için haksız göründü.Aslında peşinden koştuğu sadece bir huzurdu. Mazlumu oynayanlar olmasaydı ne evlatlarından ne de sevdiklerinden uzak kalırdı...Tabi olayın diğer tarafında evladını kaybetmiş bir anne var...Çoğu kadın gibi, insan gibi bencil...Ama anne...Geride bıraktığı henüz 62 yaşında bir evladın acısıyla ömrünü tamamlamak zorunda kalan bir anne...
Bu sonsuz ayrılık aklıma canım babamı getirdi ister istemez...
Her ölümden sonra ilişkilerimi düşünürüm.Bu sefer babamla olan ilişkimi düşündüm. Bizi okutmak için çırpınan, kendini feda eden adamı...Sonrasında bizden hiçbir şey beklemeyen, annem bize kızdığında "neyi var çocukların, hepsi melek gibi" diyen adamı, babamı... Herkesin babası iyidir kuşkusuz.Ama benim babam bambaşka. Erkekler hep bencildir ya benim babam tam tersi...Babam hayatımda gördüğüm bencil olmayan tek insandır. Çok iddialı gibi gelebilir bu sözüm ama tanısanız siz de bana hak verirsiniz. Hayatı boyunca hep başkalarını, bizi düşünmüştür... Bu yüzden üzüldü, yıprandı,yıpratıldı...
Babama halen söyleyemediğim çok şey var...Dilenecek çok fazla özür ve edilecek çok fazla teşekkürle dolu...Çok istedim dün bunu yapmayı ama yapamadım.Zincirimi kırıp ne özür dileyebildim ne teşekkür edebildim ne de sevdiğimi söyleyebildim...
Keşke konuşmak da yazmak kadar kolay olsaydı...Hatta bazı şeyleri yazmak da kolay olmuyor...Boğazımda düğümlenen sözcükleri parmaklarım da yazamıyor şu an...

7 Ekim 2012 Pazar

GS Futbol Takımı ve Maceraları

Galatasaray, süperligde 14 puan topladı. Ancak topladığı puanlardan çok toplayamadıkları gündeme damgasını vurdu. Önce Ordu maçında yitip giden puanlar ardından Eskişehir maçı...Ama bunlardan daha önemlisi düşmanların yüzünde gülümseme oluşturan Avrupa macerası.Öyle bu maceranın henüz yaşanmamış kısmı sanki o gülümsemeyi kahkahaya dönüştürecekmiş gibi. Galatasaray taraftarı henüz şampiyonlar liginde puanı olmayan takımına birşey diyemiyor.Çünkü takım güzel oynuyor. Ancak 3 puanı almak önemli olduğu için bir süre sonra güzel oyun tek başına yetmeyecek. Allah korusun "0" çekerse bu takım yıllarca malzeme verir rakip takım taraftarlarının ağzına. Bundan daha da önemlisi yıllar sonra dönülen Avrupa arenasından boynu bükük çıkmanın bedelini maddi olarak da ödemeye mahkum olur. Halihazırdaki Avrupa sıralamasında adı sanı duyulmamış takımların bile altında kalmak yakışmıyor Galatasaray' a. Sezon başında takımı "Avrupa için kuruyoruz" diyen başkan şimdilerde "gruptan çıkmamamız beni şaşırtmaz" diyor. Bu nasıl bir çelişki? Başkan' a hiç güvenmediğimi daha önce de yazmıştım. Bu güvensizlik giderek artıyor. İlk seçildiğinde "beni tvlerde çok görmeyeceksiniz" diyen adama bir baksanıza. Sürekli konuşuyor, saçmalıyor. Dedikleri tutarsız. Şu an Fatih Terim' in sırtından götürüyor işi. Ama Avrupa' da bu şekilde devam edersek ve bunun üzerine sezon sonunda şampiyonluk gelmezse Ünal Aysal başkanlığa veda etmeye mecbur kalır. Çünkü GS camiası hep başarı odaklı olmuştur. Maçlarda taraftarlardan bunu anlayabiliyoruz zaten. Diğer takım taraftarları maç boyu destek olurken bizim taraftarlar sadece öne geçince destekliyor. Takımı itemiyor. 
Fatih Terim lider özellikli bir adam dedik hep. Ama liderler "ileriyi görebilen", proaktif adamlardır. Fatih Terim Melo' nun tatil boyu çalışmadığını görerek ondan belki on hafta boyunca verim alamayacağını görmeliydi. Baros' u Sercan' ı kesebilen Terim neden Melo' yu kesemiyor? Koskoca GS takımı bir Melo' ya mı kaldı? Eskişehir maçında Melo' yu ikinci yarı sahaya çıkarmamalıydı. Geçen sezon takımı sırtlayan Selçuk İnan, milli takımda yaşadığı sıkıntıyla birlikte düşüşe geçti. Yine Fatih Terim burada devreye giremedi. Umut Bulut, Burak Yılmaz...Ayaklarına gelen fırsatları çok kolay harcıyorlar. Geçen sene az gol yiyip çok gol atan takım gitti yerine ne olduğu bilinmeyen bir takım geldi. Üstelik daha kaliteli diyebileceğimiz ayaklara sahipken. İşte burada mental sorunlar olduğu aşikar. Kendine güvenmek iyidir, ne de olsa atarız demek iyidir. Ancak maç 90 dakika sadece. Eğer öndeysen en azından korumalısın.Değilsen öne geçmelisin bir an önce arkada açıklar vermeden. Topu kaybeden oyuncu topun arkasından bakmamalı.Gidip basıp almalı veya almaya çalışmalı.
Bugünlerde FB,BJK ve TS de kötü olduğu için sular durgun. Ama sen Galatasaray' sın. Durumun farklı olmalı. Hedeflerin doğrultusunda ilerlemelisin. Başında efsane teknik direktörün var. Seni iyi bilen, Türkiye' yi ve Avrupa' yı iyi bilen bir Teknik direktör....Türk futbolu alarm verirken senin bir itfaiyeci gibi yangını söndürmen gerekir yangına bir odun atman değil.

Son bir söz de Alex üzerine...Bence Alex görevini yaptı ve gitti. Alex' in gidişi FB' yi şampiyonluğun ve belki de UEFA kupasının adayı haline getirdi. Çünkü futbolcular artık yerlerinin garanti olmadığını anladı. Başkan sahaya indi, hepsinin gözünü korkuttu. EĞer FB bu akşam BJK' yi yenerse şampiyon olma yolunda çok ciddi bir adım atmış olacaktır.

14 Eylül 2012 Cuma

FUTBOL NAĞMELERİ

Herkes Teknik Direktör, herkes futbolcu, herkes hakem... Asla öğrenemeyeceğiz taraftar gibi maç izlemeyi, sevinmeyi,üzülmeyi yorum yapmayı. Çünkü futboldan başka tatmin aracımız yok maalesef. Bakın en fanatiklere işsiz güçsüz, hobisiz, boş hayatlı insanlar çoğu. Böyle olmayanalar ise hayatta hiçbir derdi olmayan insanlar. Adamın parası çok kendini adamış bir takıma...Sonra otururp maçı izlerler başlarlar dövünmeye, ahkam kesmeye. Hani anne-babalar der ya "oğlum ne veriyor bu takım sana?Parayı alan futbolcular sen kendini üzüyorsun." Çok demode gibi aslında ama bir o kadar da doğru. Ama ben o anne-babanın yerinde olsam çocuğumun neden birşeye bu kadar bağlandığını anlamaya çalışırdım. Demekki benim çocuğum başarısız, mutsuz. Böyle olmasa bir takım için bunca kavga eder mi? Sağlıklı bir insan oturup maçını izler (evde veya stadda), sevinir veya üzülür. Ama oturup bunun için kavga etmez, uyumamazlık etmez.Heleki Türkiye gibi futbolda 3.dünya ülkesi durumunda olan, taraftarın sadece "yolunacak kaz" gözüyle görüldüğü, başarının sadece ulusal çaplı algılandığı bir ülkede...
Dün gece Aziz Yıldırım epey konuşmuş.İzlemedim ama okudum. Bayağı döktürmüş. Gazetelerde Aziz Yıldırım sevenler yorumlar yazmış "helal sana başkan" türünden. Soruyorum; bir insan örgüt kurmaktan içeri girdiyse ve hala yargı süreci devam ediyorsa bu denilecek en son laftır. Ha süreç sonunda aklanır o zaman tamam. Çıksın konuşsun. Ama her konuşmasında "ben şimdi konuşmuyorum,günü gelince konuşacağım" demesin. Adam öldüğü gün "yazık,rahmetli içini dökemeden gitti" noktasına gelecek tüm FB camia.
Aziz Yıldırım, FB üzerinden egolarını tatmin ediyor. Hükmediyor, destek görüyor, tehdit ediyor ama ceza almıyor. Çıkıp ben yaptım ben ettim diyor. Her başarıyı kendine mal ediyor. Demekki Aziz Yıldırım' ın fanatikliğinin altında başka şeyler var. Ben bu başkanın psikolojisinin incelenmesi taraftarıyım. Eğer bir psikolog olsaydım -ama tarafsız- kesinlikle bu konuyu araştırıdım. Çünkü buradaki konu maddi menfaatin üzerinde bir konu. sağlıklı olmayan bir durum. Diyeceksiniz ki "sana ne?" Ben kendim için değil şu zavallı Türk Futbolu için diyorum. Allah tez zamanda Türk Futbolu' nu bu adamdan kurtarsın. Karabasan gibi gelip oturdu üzerine..
NOT: Aziz Yıldırım FB' yi şampiyon yapmış, Emre' yi göndermiş. Aykut Kocaman hani senin adamlığın?

12 Ağustos 2012 Pazar

SÜPER KUPA MAÇI VE YENİ SEZONA HAZIRLIK

Aslına bakarsanız bu sene hiç olmadığı kadar futboldan soğudum. Geçen sene soğusam kendimi anlayabilirdim ama bu sene hiç anlam veremedim doğrusu :) Ama herşeye rağmen ister istemez futbol beni kendine çekiyor bir şekilde...Son oynanan Fiorentina maçını izlemedim. Sağ gözüm, eşim Ozhano izledi maçı. Çok da ışık vermediğini söyledi takımımızın. Ben de her zaman olduğu gibi ona Süper Kupa maçını sordum. O da her zamanki gibi "ben ne bileyim Ebruuuu?" diye cevaplayıverdi sorumu :)) Bizim, her maç öncesi yaşadığımız bir durumdur bu:))
Neyse gelelim Galatasaray bu sene ne yapar sorusuna. Galatasaray bu sene de şampiyonluğu kovalar. Bunda şüphe yok. Rakibi de sadece Fenerbahçe olur. Fenerbahçe' nin yıllardır en kötü ihtimalle ikinci olmasının altında yatan gerçek iyi kadro kurup istikrarlı olmaları. Fenerbahçe' nin dışında hiçbir takım bu istikrarı yakalayamadı maalesef. Böyle olunca da FB, şampiyonluk yarışlarında yalnız kalabilecekken o Fenerbahçe ukalalığı yüzünden hep yanlarında birilerini buluverdiler. Galatasaray ise geçen yılki şampiyonluğun taraftarlar arasında yarattığı olumlu hava ile 2012-2013 hazırlık maçlarında bana göre iyi sonuçlar aldı. Sadece bir beraberlik ile ligdeki diğer takımların yakalayamadığı başarıyı yakaladı. Bol gollü sonuçlar sadece güçsüz takımlara karşı alınırken güçlü takımlara karşı 1-0 olsun bizim olsun düşüncesiyle maçlar kazanıldı. Galatasaray için 2012-2013 sezonunun şampiyonu veya ikincisi olmasını belirleyecek bir-iki etmen var. Bunlardan birincisi bu akşam oynanacak kupa maçı. Eğer Galatasaray bu akşam kupayı alırsa bu gazla çok iyi bir şekilde ilerler. Ama kazanamazsa hemen taraftar umutsuzluğa düşer ve bu da takıma yansır. Anlayamadığım bir şekilde Fenerbahçe yenilgileri bizi hala mahvetmekte. Oysa kabul edelim ki Galatasaray' ın -her ne kadar Fatih Terim futbolda şansa inanmasa da- Fenerbahçe' ye karşı şansı tutmuyor. O halde bu akşam alınacak muhtemel bir yenilgi sonrası kaybedilecek kupa da Galatasaray' ı fazla etkilememeli. Çünkü Galatasaray bu yıl hem Avrupa' da, hem Türkiye liginde, hem de Türkiye kupasında yarışacak. Doğal olarak da bu akşam ki maçın sonucuna bakmaksızın camia olarak kenetlenmeliyiz. Eğer Galatasaray dağılırsa bir daha zor toparlanır çünkü. Ben Galatasaray' ı başarıya götürecek unsurun -eski günlerde olduğu gibi- birlik ve beraberlik olduğunu düşünüyorum. 
Akşamki maçın sonucuna bakılmaksızın daha yüksek sesle GALATASARAY deme zamanıdır zaman...

5 Ağustos 2012 Pazar

ŞEHİT HABERLERİ İLE HER GÜNE UYANMAK...

Küçükken kız kardeşimle evde evcilik oynardık. 90 lı yılların başlarında... Komşu olurduk birbirimize ve birimizin evini teröristler basardı. Sonra diğeri eve girerdi ve birlik olup teröristleri tuvaletin deliğine atardık... 9-10 yaşlarında kurduğumuz bir oyundu bu... Bir çocuğun gözünde terörü bitirme isteğiydi belki... Belki kahraman olma isteği...
Sene 2012 oldu...Artık çocuk sahibi olacak yaştayım. Ancak ülkede hiçbir şey değişmedi.Ve anladık ki teröristleri tuvalet deliğine tıkmak o kadar da kolay değilmiş... Bu işin içinde hükumetler, ekonomik çıkarlar, siyasi çıkarlar varmış. Ve bizim ağabeylerimiz, kardeşlerimiz, eşlerimiz bu çıkar kavgasına kurban gitmektelermiş...Oysa ki 10 yıldır aynı parti var iktidarda. Bu halkın büyük bir kısmının desteğini arkasına alıp iktidar olan bir hükumet. Terörü bitirebilecekken hep şehit haberleri almak yoruyor insanı. Barzani' nin yetiştirip Suriye' ye gönderdiği sözde askerler orada eğitim alırken bizim istihbarat örgütlerimiz neredeydi? Dağların arasında PKK kenevir yetiştirirken neredeydi? Şimdi mi anlaşıldı kenevir yetiştirdikleri de ele geçirildi bu alanlar?Bu alanlar kimin? Türk milleti en çok ordusuna güvendi bugüne kadar.Bizim ordumuz bu kadar mı aciz? Ya da daha doğru bir soruyla kim bizim ordumuza "sus" emri veriyor? Bizden alınan vergilerle alınan onca savaş malzemesi boş dağları bombalamak için kullanılırken nedene hükumet buna seyirci kalıyor?
Ateş düştüğü yeri yakacak yine. Twitterda yine saçma sapan şeyler TT olacak, saçma sapan maçlarla, şikeyle, benim takımım senin takımını döverlerle bu millet yine kendi kendini uyutacak. Bir yanda da canlar yitmeye devam edecek... Kim dur diyecek? Bıçak kemiğe dayandı, artık sabrımız kalmadı... Bu kalıplaşmış sözlerden bıktık artık kuşkusuz. Ama biz ne zaman klavyelerimizin başından kalkıp harekete geçeceğiz? Bu uyuyan millet ne zaman uyanacak? Kurtuluş Savaşı' nda koca koca ülkeler baş kaldırmış bu millet PKK' ya mı teslim olacak? Bana göre şu an bu milletin Kurtuluş Savaşı 2.kez başlamalıdır. PKK' yı küçümseyerek bu iş bitmez. Suriye bölünürse orada kurulması muhtemel bir Kürdistan, Türkiye' nin sonu olabilir. Çocuklarını Amerika' da doğuran, bizlerin izlediği saçma programlarla, dizilerle, filmlerle zengin olan bu ülkenin "zengin tabakası" pılısını pırtısını toplayıp gider ama biz kalırız. Kalıp mücadele eden biz oluruz. Ama bir Mustafa Kemal çıkar mı bu milletin bağrından? Askerin bu kadar eli kolu bağlanmışken...
Toplum mühendisleri öyle bir toplum yarattılar ki duyarsız, bencil, sadece kendi menfaatini düşünen, millet olma bilincini kaybetmiş... İşte bundandır bütün bu oyunlar, bütün bu rahatlık... Eskiden olsa hükumet yıkılırdı bunca şehidin ardından. Ama şimdilerde herkes kendi çorbasında Türkiye bölünmeye adım adım yaklaşırken...

1 Temmuz 2012 Pazar

MEHMET TOPAL VE İRONİSİ

Mehmet Topal, efendi, saygılı, duruşu bambaşka bir adam... Futbolculuğu da tartışma götürmeyecek kadar iyi elbette.Boşuna "örümcek" olmadı hani. Ancak 2 sene önce Galatasaray' dan "Avrupa' da oynamak istiyorum" diye ayrılmak isteyen, hatta bu gitme isteğini kötü futboluyla perçinleyen Topal ne hikmetse ayıla bayıla gittiği Avrupa' dan sessiz sedasız dönüyor.Hem de "eski takımı"nın en büyük rakibine... Kusura bakma Topal ama adama sormazlar mı "hani sen Avrupa' yı hedefliyordun?" Gide gide nereye gittin? Bu muydu senin Avrupa hedefin?
Yolun açık olsun demek isterdim ama diyemiyorum.Adamlığına lafım yok ama geride bıraktığın soru işareti ve yaptığın yanlışla kırdığın yüzlerce kalp ile yolun pek de açık olacak gibi değil.Yine de insanlık bizde kalsın Allah seni bildiği gibi yapsın:)))

30 Haziran 2012 Cumartesi

ÜNAL AYSAL' A GÜVENEN VAR MI?

Ünal Aysal Galatasaray' a başkan olduğunda çoğu taraftar sevindi muhakkak. Sevinmekte de haklıydık.Çünkü borç içinde yüzen bir kulüpten "kendini çevirebilen" bir kulübe dönüştü Galatasaray. Ancak Ünal başkanın yaptığı çok ciddi hatalar vardı. Neler mi?
1.Bülent Tulun' un "mektup" skandalına rağmen "baş danışman" olarak kulübün maaşlı personeli olmaya devam etmesine izin vermesi,
2.Ünal Aysal-Adnan Öztürk-Ali Dürüst üçlüsünün sürekli "farklı telden çalması"
3.Şike sürecinde dik bir duruş sergileyememesi,
4.Transfer sezonu bizim için 30 Haziran' da bitecek demesine rağmen hala Şampiyonlar Ligi' nde yürüyebilecek bir takım oluşturamaması,
5.UEFA' nın kararlarına göre transfer yapacağız deyip karar olumlu yönde çıkmasına rağmen transfer yapılamaması,
6.Şimdiye kadar topu UEFA' ya atıyordu şimdiden sonra Fatih Terim istemedi deyip kestirip atacak olması.

Geçen yıl takım şampiyon olduğu için kimse tepki vermedi -ki bana göre bayan ve erkek basketbolda da şampiyon olmalıydık- ama bu yıl geçen yıldan daha güçlü gelen Fenerbahçe' ye şampiyonluk kaptırılırsa taraftar affetmeyecektir. Hatta o kadar uzağa gitmeye gerek yok "Süper Kupa" maçında eğer o kupayı alan taraf olmazsak taraftar "transfer isterük" diye bağırdığında Ünal Başkan ne diyecek merak ediyorum. Aslında ne diyeceğini biliyorum"mali durum"... O zaman neden taraftarı oyaladın demezler mi adama? 
Diğer bir konu da şampiyonluk... Her zamanki gibi Galatasaray yönetimi bunu da yeteri kadar paraya dönüştüremedi. Sanki Fenerbahçe şampiyon olmuş gibi transferleri yaptılar, gelirlerini artırdılar,borsada değer kazandılar. Eğer sen yönetim olarak bazı şeyleri beceremiyorsan - ki Galatasaray tarihinde hem şampiyonluk hem maddi kazanç getiren bir başka hatırlamıyorum ben- kimseyi kandırmaya çalışmayacaksın.
Son olarak geldiği günden beri "ben Avrupa'da başarılı olmak için geldim" diyen bir başkanın Şampiyonlar Ligi için oldukça "uyduruk" bir takım hazırlamış olması Ünal Aysal' ın sözüne güvenilemeyeceğinin en büyük göstergesidir.

NOT:Galatasaray yönetimi TT Arena' yı "seve seve" Beşiktaş ile paylaşacaktır. Başkasının eşeğiyle yola çıkmanın bedeli de budur.... Tayyip Erdoğan' ın bir kaş göz işaretine bakar bu iş!

24 Haziran 2012 Pazar

TWITTER' I NEDEN BIRAKTIM?

Twitter' da çok eski değildim. Sanırım bir yıl kadar olmuştu üye olalı. Zaman içinde iyi bir kullanıcı oldum. 4000 in üzerinde twitim oldu :)) Takipçi sayım da 400' e yakındı. Ancak twitter benim şunu fark etmemi sağladı: Bu ülkedeki kavgaların sebebi twitter dır. Neden mi? 
İki arkadaş var...Biri GS li diğeri FB li. Gerçekten dostluğa yakın bir arkadaşlıkları var. Ama twitterda birbirlerine olmasa da birbirlerinin takımları aleyhinde attıkları twitler yüzünden önce bir güzel tartışıyorlar sonra da arkadaşlıkları sona eriyor. Bu şekilde birçok twit gördüm. Normalde kimsenin yüzüne söylenemeyecek sözler "klavye delikanlılığı" sayesinde çok rahat söylenir daha doğrusu yazılır oldu. İşte ben de bunlardan rahatsızlık duydum. İnsanların birbirini gaza getirmekten başka birşey yapmadığı, kadını erkeği hepsinin her twitin sonuna aq eklediği bir ortam bana uygun değildi. Ayrıca benim taraftarlık anlayışıma da uygun değildi. Ben dört sene boyunca fanatik fenerli olan arkadaşımla aynı evde kaldım. Bir kere bile tartışmadım. Ama bu twitter yüzünden huyum suyum değişti. Takımım olan Galatasaray aleyhinde konuşan, yazan herkese sinir olmaya başladım. Başkaları istediği gibi olabilir. Siz sayın sövün diğer takıma beni ilgilendirmez. Ben kendi yoluma bakarım. Evet ben hala Galatasaraylıyım, Galatasaray' ı da dünyada sevdiğim 10 şeyin arasında birinci sıraya yazarım. Ama benim Galatasaray sevgim başka takımlara olan nefretle büyümüyor, beslenmiyor. Ve yönetiminde bulunmadığım, söz sahibi olmadığım bir takım için de arkadaşlarımla, sevdiğim insanlarla kötü olmak istemiyorum. Hani annelerimiz der ya "oğlum Galatasaray mı sana ekmek veriyor" işte aynen öyle... Son yaşanan olaylarda da gördük ki bu ülkede futbol sadece bir oyun değil... İktidarların, siyasilerin, ihalecilerin, mafyanın gölgesinde... Bu kadar kirli olan bir oyunun içinde benim Galatasaray sevgim fazlasıyla temizken neden kirlenmesine izin vereyim düşmanlıklarla, neden arkadaşlıklarım bitsin veya zarar görsün? Bırakın diğer takım taraftarlarını kendi takım taraftarlarınızla bile ayrılığa düşüyorsunuz. Örneğin ben Anadolu Efes' in Eurolig' de Galatasaray' ı yenmesine tepki gösteren kişilere istinaden bir-iki twit attım anında unfollow ettiler. Farklı görüşlere bu kadar tahammül yok işte twitter aleminde. Tek tip insan yaratma oyunu gibi... 
Özetle sanal sosyal alem bana göre değilmiş.... Ben Galatasaray' ı kendi içimde desteklemeye, ürünlerini almaya devam edeceğim ama asla farklı takımlardan kimseyle futbol muhabbeti yapmayacağım. 

7 Mayıs 2012 Pazartesi

ŞİMDİ BAŞLIYORUZ...

2011 yılı Mayıs ayıydı sanırım.Eski iş yerimde futbol hakkında konuşurken -çok enteresandır 3 erkek mühendisin futbolla alakası yokken 2 bayan mühendis olan ben ve Gamze deli gibi futbol konuşurduk- "Allah Türk futbolunu tez zamanda Aziz Yıldırım'dan kurtarsın" demiştim. Canım Gamze "Allah korusun" demişti :) Oysa ben ölmesi için değil, futbol aleminden ayrılması için o duayı etmiştim. Sonra garip bir şekilde duam kabul oldu :) 
Adını Roma tarihinden almış olan ve kutsal aylardan biri olarak görülen Temmuz ayı belki de tarihinde hiç bu kadar çok anılmamıştı. O malum 3 Temmuz günü sabah haberlerinde şokla karşılaştık hepimiz. Bu ülkede adaletin olduğuna hiç bir zaman inanmadığım için haberlere de pek inanmadım. Doğru olma ihtimali olsa bile ne de olsa kimse küme düşmez sonunda olan Galatasaray' a olur dedim. Ardı ardına duygusallıktan dolayı çok saçma açıklamalar geldi Fenerbahçe yönetiminden ve teknik heyetinden. Ama medya ayağı her zaman çok güçlü olan kulüp, taraftarını, olayın bir "iftira ve FB' yi aşağıya çekme" çalışması olduğuna inandırmayı başardı. Fenerium inanılmaz satışlar yaptı, kombineler tükendi, stad her maç tıklım tıklım doldu. Derhal müdahale edeceğini düşündüğüm iktidar ise hamlesini son ana kadar yapmadı. UEFA' nın İstanbul' da toplanması fırsat bilindi. Türk mantığı hep "hallederiz" der. Yine aynı mantık işledi ama bu sefer "halledilemedi". Sonra alakalı alakasız her kulüp olayın içine sokuldu ki herkes kendi canına düşsün. Öyle ya cumhuriyet olan Fenerbahçe idi ve onu korumak kollamak her bireyin görevi idi. Fenerbahçe Cumhuriyeti için zaten sürünen Türk Futbolu ateşe atıldı....Hikayeyi herkes fazlasıyla biliyor zaten.Uzatmaya gerek yok...
Şimdi olayın diğer tarafına geçiyorum...Galatasaray tarafına...
Galatasaray' ın büyüklüğünü, önemini anlatmaya zaten gerek yok. O halde süreçteki Galatasaray' a bakalım. Olaylar ilk açıklandığında zaten Galatasaray kendi derdine düşmüştü. Öyle ki " iyi ki geçen sene 8. olmuşuz" bile dendi. 2010-2011 yılını 8. bitirmiş, borç içinde ve yönetim idari açıdan tarihte ilk defa ibra edilmemiş. Zaten herkes "bittik" havasında. Üstelik TOKi' nin yaptırdığı staddan dolayı taraftarın bir yandan boynu bükük. Dalga konusu olmuş kulüp çünkü. Sonra yıllardır gizli kahraman olan "ÜNAL AYSAL" çıktı ortaya. Fatih Terim' in gelişiyle ise taraftarlarda bir heyecan oldu. Ben ise şampiyon olamayız ama 3. veya 4. oluruz diye düşünüyordum. Çünkü takım "sıfır kilometre" idi. Diğer takımların oyuncuları birbirini çok iyi tanıyordu. Üstelik GS Elmander denilen "birini", bir bidon olan Melo' yu almıştı. Tüm bunlara rağmen GS benim gibi düşünen bir sürü insanı utandırdı ve 9 puan farkla lider bitirdi ligi. Sonrasında ise play off u süsleyip "süper final" diye bir pakete soktular. Eee lige heyecan lazımdı. Ancak Ali Koç' un Yıldırım Demirören' e verdiği akıl ile GS de sürecin içine çekilmeye çalışıldı. Böylece herkes kendi derdine düşecekti. Öyle de oldu. GS, bir türlü ısınamadığı stadında 7 puan bıraktı rakiplerine ve 9 puan önde bitirdiği ligin süper final ayağında 1 puan farkla son haftaya girdi. Fatih Terim ise açıklanan karar ile yaşadığı şok sonucunda bir takım açıklamalar yaptı ve 3 maç ceza aldı. Oysa ki Fatih Terim gibi tecrübeli bir adam "eyvah şampiyon olmamız istenmiyor" diye paniğe kapılmamalıydı. Evet herkes şampiyonluk son maça kalsın istiyordu ama kimse de GS sahasında 7 puan bırakacak diye ayar yapmadı. 
Şimdi gelelim GS' nin yaptığı yanlışlara...
1. GS yönetimi çözümün değil çözümsüzlüğün bir parçası oldu. Ne sunulduysa "istemezük" dedi. Oysa GS gibi köklü bir camianın çözümün tam odağında olması gerekirdi.
2. GS yönetimi yeni federasyon seçimlerinde de akılcı bir yol izleyemedi. Kuşkusuz artık futbol sadece futbol değildi. İktidar olaya el atmıştı...
3. Ligi 9 puan farkla lider bitiren GS futbol takımı ikinci maçında evinde nefes aldırmadığı FB' ye 2-1 yenildi ve bir anda fark eridi gitti. Bu yenilgide hırsına yenik düşen Fatih Terim' in rolü büyüktü.
4. Fatih Terim turnuvalara alışmış bir teknik adam. Ama bu süper final denilen turnuvayı şu ana kadar hiç iyi idare edemedi. Ne galibiyeti korumayı başarabildi ne de beraberliği. Çünkü o İmaparator' du ve kazanmalıydı.
5. Evinde 2-0 dan 2-2 berabere kaldığı Beşiktaş maçı sonrasında yönetici Ali Dürüst' ün açıklamaları her şeyi açıklıyordu. Evet Galatasaray takımı şampiyonluğa olan inancını kaybetmişti.

Bu maçın ardından PFDK cezaları açıkladı. Kulüplerle kişiler ayrılmıştı.Çünkü geçen senenin şampiyonu Şekip Mosturoğlu, Ümit Karan,Serdar Kulbilge vs. olmuştu ve paraları onlar almıştı...

Çoğu zaman FB taraftarını anlamadım. Çünkü bizim camia hiçbir zaman o kadar tutkulu sevmemişti takımını. Aynı olayı biz yaşasaydık ne o stada bir taraftar giderdi ne yönetim kalırdı ne de bir tane ürün satılırdı. GS doğal olarak küme düşme hattına gelirdi. Sevmesek de Aykut Kocaman "bu yönetim bana güvenmemiş şikeye teşebbüs etmiş veya şike yapmış" diye düşünüp gitmedi. Takımın başında kaldı. Volkan, Alex ve Emre ile şampiyonluk umutları son maça taşındı. Evet aynı şeyi GS yapsaydı ben utanırdım, bunu bize nasıl yaptılar derdim. Ama onlar demedi. Mantıksız gelse de bize kendi aralarında bunu kabul ettiler ama dışarıya karşı bir duvar ördüler. Helal olsun demekten başka bir şey düşmez bana. Yönetimi ise çok suçlu FB' nin. Taraftarını salak yerine koydu.Paralarını aldı, gönüllerini yaraladı.Ama kimin umurunda?Sezon sonunda şampiyon olursan taraftarın ağzına bir parmak bal çalarsın.Ama ya olamazsan? O zaman cemaat diye taraftarını kandırıp sonra cemaatin yaptırdığı ve senin de üstüne konduğun spor salonu, taraftarının açtırdığı pankarta yönelik olarak cemaatin gazetesine "marjinal gruplar" diye verdiğin demeç senin önüne konur.

Sözün özü şudur: ŞİMDİ BAŞLIYORUZ...