29 Haziran 2010 Salı

İSKENDER PALA...

İlk okuduğum kitabı "Dört Güzeller"' den sonra hayran olduğum yazarın elimden geldiğince tüm kitaplarını okumaya çalışıyorum artık. Dört Güzeller de hava,su,toprak ve ateşi enfes hikayelerle anlatmıştı. Okudukça farklı bir gözle bakmaya başlamıştım bu dört güzele ve hikayelerini başkalarıyla da paylaşmıştım. Hemen arkasından Katre-İ Matem i okudum da bir kez daha vuruldum kelimelerine. En güzel kelimeyi seçer çünkü cümlelerini kurmak için. Hani bunun yerine şunu kullansaymış diyemezsiniz. Tabiri caizse cuk oturtur. Ancak çoğu sanatçı gibi -yazar sonuçta. ki akademik kariyeri kesinlikle gölge düşürmemiş sanatçılığına- egolarını kenara bırakamaz yine de. Tüm eserlerinde " beni önüne gelen okumasın. kelime dağarcığı çoook geniş olanlar ve Osmanlıca,Farsça bilenler okusun" der gibidir. Zira Katre-i Matem i okumak için elinizde bir sözlük olmalı mutlaka. Ama dönemin Osmanlı' sını çok güzel anlatmış yine de. Bir yana çok yaklaşmadan, tam ortadan anlatmış. Ne göklere çıkarmış, ne yerlerde süründürmüş. Tabi ki Osmanlı' yı anlatırken o dönemin kelimelerini kullanması gerekirdi. Örneğin Elif Şafak "Aşk" isimli romanında günümüzde yaşanıyormuş gibi bir anlatım benimsemişti. Ancak o kelimeler Şems' in, Kimya Hatun' un ve tabi ki Mevlana' nın diline hiç yakışmamıştı. Benim gibi Mevlana sevenler tarafından pek de hoş karşılanmamıştı kitap.- Ahmet Ümit' in Bab-ı Esrar' ında ise tam tersi müthiş bir arşiv çalışması ve o dönemin yaşantısı vardı. Tabiki o dönemin kelimeleriyle- Son olarak ise İki Darbe Arasında isimli kitabını okudum İskender Pala' nın. Gerçekten bunca yıldır okuduğum keşke bitmese dediğim ender kitaplardan biriydi. Okurken çok şeyi de eleştirmedim değil. Ama çok samimi buldum anlatılanları. Katılırsınız veya katılmazsınız o ayrı. Ama samimiyet noktasına gelince bence o noktayı yakalamış ve kitap bitene kadar da bırakmamış yazar. Kendisini de eleştirmiş çoğu zaman. Belki "okuyucu bunu okuyunca hakkımda şöyle düşünür. En iyisi bunu ben de yazayım da en azından okuyucu kendimi de eleştirdiğimi görsün" diyerek yazmış olabilir. (Hemen aklıma -geçen yıldı sanırım- Almanya' da yaşayan bir Türk kızı vardı. Albüm yapmış. Kendini de Fahişe olarak tanıtmış. Röportaj yapmışlar kendisiyle. O da şöyle demiş " insanlar giyimimi görünce bana zaten bunu diyeceklerdi. Ben de kendi kendime bunu dedim ve insanların bana diyeceği bu kelimeyi baştan kabul ederek susmalarını sağladım gibi birşeyler söylemişti.) Tabi kitaptan sonra günlerce bazı kanallarda İskender Pala ve kitabı eleştirildi. Belki bu noktada tezim çürümüş olabilir. (Verdiğim örnekte sadece olayın mantığına bakmak lazım. Kişilerle bağdaştırılamaz bir durum zaten.)

Hiç yorum yok: